Deniz İş Kanunu – İş Kanunu – Türk Borçlar Kanunu
Türk hukukunun sınırları dahilinde gemi adamı ile işveren (armatör/donatan) arasındaki iş ilişkisine hangi kanunun uygulanması gerektiği kıdem tazminatı için önemlidir. Zira Türk hukukunda kıdem tazminatı, 854 sayılı Deniz İş Kanunu ve 4857 sayılı İş Kanununda açıkça düzenlenmesine rağmen 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununda dolaylı hükümler dışında açık bir düzenlenme yoktur. Ülkemizde 1967 yılından beri 854 sayılı Deniz İş Kanunu yürürlüktedir. Deniz İş Kanununun kapsamı, birinci maddesinde, Türk Bayrağını taşıyan ve 100 grostonilatodan büyük gemilerde bir hizmet akdi ile çalışan gemi adamları (gemi insanları) şeklinde belirlenmiştir. Aslında Türk hukukunda işçi-işveren ilişkileri, 4857 sayılı İş Kanununda ayrıntılı hükümlerle düzenlenmiştir ve fakat İş Kanununun 4. maddesinde “deniz taşıma işleri”nde çalışanlar, İş Kanununun kapsamı dışında tutulmuştur.

Hukuki bir uyuşmazlıkta öncelikle gemi adamı ile donatan arasındaki iş/hizmet sözleşmesinin Deniz İş Kanunu kapsamında olup olmadığı sorgulanmalıdır. Şayet gemi, yabancı bayraklı ise ya da 100 gros tonilato şartı sağlanmıyorsa, uyuşmazlıkta Deniz İş Kanununun uygulanması mümkün olmaz. İşte bu gibi hallerde (Türk hukukundaki genel görüş uyarınca) geminin türü/faaliyeti araştırılmalı; şayet gemi adamı, yük ya da yolcu taşıması faaliyetinde çalışıyor ise, sözleşmeye Türk Borçlar Kanununun hizmet sözleşmesine dair genel hükümleri (m. 393 vd); “yük ya da yolcu taşıması” söz konusu değilse 4857 sayılı İş Kanunu hükümleri uygulanmalıdır. Mesela aynı konuda bir uyuşmazlıkta Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, “İş ilişkisine dayalı bir uyuşmazlıkta işçi deniz taşıma işinde çalışır, ancak çalıştığı gemi Deniz İş Kanunu kapsamında kalmaz ise, uyuşmazlığın Borçlar Kanunu hükümlerine göre genel mahkemede çözümleneceği açıktır” şeklinde görüş bildirmiştir (Yargıtay 9. HD, 17/02/2016, E. 2015/12479, K. 2016/1879).

Belirli Süreli – Belirsiz Süreli – Sefer Süreli
854 sayılı Deniz İş Kanununun 7. maddesinde açıkça belirtildiği üzere, gemi adamı ile donatan arasındaki iş sözleşmesi, belirli süreli, süresiz ya da belirli bir sefer için yapılabilir. Ancak denizcilik sektöründe gemi adamının donatanın aynı ve farklı gemilerinde çok sayıda birbirini takip eden belirli süreli hizmet sözleşmeleri kapsamında çalışmasına sıkça rastlanır. Bu gibi durumlarda sözleşmeler genelde belirli bir sefer için yapılmadığından ya da başkaca bir esaslı neden de bulunmadığından taraflar arasındaki ilişkinin, belirsiz süreli sözleşmeye dönüştüğü kabul edilmektedir. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi kararları açıkça bu yöndedir.
Deniz İş Kanununun 7. maddesinde düzenlendiği üzere, belirli bir süre için yapılmış hizmet akdi bu sürenin bitiminde kendiliğinden sona erer. Ancak hizmet akdinin sonunda gemi adamı, karşı tarafın muvafakatiyle işe devam ederse hizmet akdi, bu durumda “aynı süre” için uzatılmış sayılır (Deniz İş K. md. 8). Belirli sefer için yapılmış hizmet akdi ise, sözleşmede yazılı seferin sonunda geminin vardığı limanda yükünü boşaltmasıyla sona erer. Elbette baştan belirsiz süreli olarak yapılan ya da sonradan belirsiz süreli hale gelen sözleşmelerde bu yönde sona erme ihtimalleri söz konusu olmayacaktır.

Deniz İş Kanununa Göre Kıdem Tazminatı ve Süre
Deniz İş Kanununun 20. maddesinde, sözleşmenin işveren tarafından haklı neden olmaksızın, gemi adamı tarafından ise haklı nedenlere bağlı olarak (örneğin ücretin ödenmemesi) feshi durumunda işe başlama tarihinden itibaren hizmet akdinin devamı süresince her geçen tam yıl için gemi adamına 30 günlük ücreti tutarında kıdem tazminatı ödeneceği hükme bağlanmıştır. Bu hüküm ışığında acaba şeklen birden çok belirli süreli sözleşmenin tarafı olmuş gemi adamı, son sözleşmenin süresi sona erdiğinde kıdem tazminatı talep edebilir mi?

Öncelikle bu gibi hallerde, gemi adamının tarafı olduğu sözleşmeler zinciri, gemi adamının istifası ile sona ermemektedir; aksine donatanın sözleşme ilişkisine devam etmeme yönünde iradesi mevcuttur. Yargıtay ve Bölge Adliye Mahkemelerinin görüşleri de bu yöndedir. Kaldı ki işveren tarafından Sosyal Güvenlik Kurumuna yapılan çıkış bildirimlerinde her bir sözleşmenin sona erme nedeni/işten çıkış kodu olarak, istifa (Kod 3) değil “Kod 5: Belirli süreli iş sözleşmesinin sona ermesi” gösterilmektedir.

Bu meseleyle bağlantılı olarak hatırlatmak gerekirse, Türk iş hukukunda belirli süreli iş sözleşmesinin süresinin bitmesi ya da belirsiz süreli iş sözleşmesinin haklı neden olmaksızın işçi tarafından feshi (kısaca işçinin istifası) halinde, işçi kıdem tazminatına hak kazanamaz. Zira halen yürürlükte olan 1475 sayılı İş Kanununun 14. maddesinde kıdem tazminatı, evlilik, emeklilik, askerlik, haklı nedenle derhal fesih gibi şartlara bağlanmıştır. Ayrıca bu durumda işten ayrılış bildirgelerinde çıkış kodu olarak “Kod 3” “(Belirsiz süreli iş sözleşmesinin işçi tarafından feshi (istifa)” gösterilir.

Kıdem Tazminatının Hesaplanması
Gemi adamlarının kıdemleri hizmet akdinin devam etmiş veya fasılalarla yeniden akdedilmiş olmasına bakılmaksızın aynı işverenin bir veya değişik gemilerinde (organik bağ da dikkate alınarak) ve hizmetinde çalıştıkları süreler (yıl, ay, gün) göz önüne alınarak hesaplanır. Mesela, 2019’dan 2022’ye kadar belirli süreli sözleşmelerle sadece 1 Ocak – 1 Haziran tarihleri arasında çalışmış bir gemi adamının, toplam 15 ay kıdemi vardır.
Kıdem tazminatının hesaplanmasında net değil brüt ücretin hesaba katılması gerekir. Ancak brüt ücret ne kadar olursa olsun, toplu sözleşmelerle ve hizmet akitleriyle belirlenen kıdem tazminatlarının yıllık miktarı, Devlet Memurları Kanununa tabi en yüksek Devlet memuruna 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine göre bir hizmet yılı için ödenecek azami emeklilik ikramiyesini geçemez. Bu rakam, Temmuz 2023 itibariyle 23.489TL’dir.

Uygulanacak Faiz ve Zamanaşımı
Kıdem tazminatına uygulanacak faize gelecek olursak; Deniz İş Kanununda, 1475 sayılı İş Kanununun aksine kıdem tazminatına ilişkin herhangi bir faiz türü öngörülmemiştir. Halbuki 1475 sayılı İş Kanununun 14. maddesinde “Kıdem tazminatının zamanında ödenmemesi sebebiyle açılacak davanın sonunda hakim gecikme süresi için, ödenmeyen süreye göre mevduata uygulanan en yüksek faizin ödenmesine hükmeder.” hükmü bulunmaktadır. Buna göre, gemi adamının kıdem tazminatı alacağına, dava tarihinden itibaren kanuni faizin uygulanması gerekir (Yargıtay 9. HD, 07/06/2016, E. 2014/37911, K. 2016/13618; Yargıtay 9. HD, 02/04/2019, E. 2015/34988, K. 2019/7475).
Zamanaşımı hususunda ise Deniz İş Kanununda özel bir hüküm mevcut değildir. Ancak 4857 sayılı İş Kanununun 2017 yılında kabul edilen Ek 3. maddesinde, “İş sözleşmesinden kaynaklanmak kaydıyla hangi kanuna tabi olursa olsun, kıdem tazminatı alacağının 5 yılda zamanaşımına uğrayacağı ifade edilmiştir. Yoksa bu konuda Türk Borçlar Kanununun genel hükümlerinin ve oradaki 10 yıllık sürenin ya da deniz alacaklarına dair Türk Ticaret Kanunu hükümlerinin uygulanması mümkün değildir (Yargıtay 9. HD, 23/01/2007, E. 2007/93, K. 2007/633).

Görevli-Yetkili Mahkeme ve Arabuluculuk
Deniz İş Kanununun 46. maddesinde, “Bu kanun kapsamına giren gemi adamlarıyla bunların işveren veya işveren vekilleri arasında bu kanundan veya hizmet akdinden doğan davalar hakkında, 5521 sayılı kanun hükümleri uygulanır.” ifadesi bulunmaktadır. Ancak 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu yürürlükten kaldırılmış olup mevcut durumda 2017 tarihli ve 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu yürürlüktedir.

7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 5. maddesinde Deniz İş Kanununa tabi gemi adamları ile işverenleri arasındaki iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuki uyuşmazlıklarda iş mahkemeleri görevli kabul edilmiştir. Yetkili mahkeme ise, aynı Kanununun 6. maddesinde düzenlendiği üzere, davalı gerçek veya tüzel kişinin (örneğin davalı donatanın) davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi ile işin veya işlemin yapıldığı yer mahkemesidir.

İlaveten Deniz İş Kanununun 46. maddesinde “Hizmet akdinde ayrıca bir hüküm yoksa dava, geminin bağlama limanında iş davalarını bakmaya yetkili mahkemede görülür.” hükmü bulunmaktadır. Buna göre kıdem tazminatı alacağına dair bir davanın donatanın işyerinin bulunduğu yerin ya da işin yapıldığı yerin yanı sıra bağlama limanında da açılması mümkündür. Bu hususta Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, “Anılan yasal düzenleme ile (yürürlükten kaldırılmış olan) 5521 sayılı Kanununun 5. maddesinde belirlenen davalının ikametgahı mahkemesinin ve işçinin (gemi adamının) işini yaptığı işyeri için yetkili mahkemenin yetkisi ortadan kaldırılmamış bunlara ek olarak geminin bağlama limanında iş davalarını bakmaya yetkili mahkemede de dava açılabileceği belirlenmiştir.” yönünde görüş beyan etmiştir (Yargıtay 9. HD, 15/01/2015, E. 2014/37131, K. 2015/715).

Son olarak 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 3. maddesi gereği, “Kanuna, bireysel veya toplu iş sözleşmesine dayanan işçi veya işveren alacağı ve tazminatı ile işe iade talebiyle açılan davalarda, arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır (zorunlu ya da dava şartı arabuluculuk). Bu sebeple kıdem tazminatı alacağına ilişkin bir davanın arabulucuya başvurulmadan  açılmış olması halinde, iş mahkemesi herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verecektir.

Category

Tags

Comments are closed