Denizcilik hukukunda “özel tekne” ve “özel yat” kullanıcıları başta olmak üzere denizcilerin son dönemde önemli meselelerinden biri de mavi kart uygulaması ve buna bağlı olarak Sahil Güvenlik Komutanlığı tarafından kesilen para cezalarıdır.

Öncelikle günümüz uygulamasında gemi atık takip sistemi (GATS) ve mavi kart sistemi (MKS) “Denizcilik Atıkları Uygulaması” adı altında birleştirilmiştir. Elektronik ortamda yürütülen bu sistemde özel yatlar (özel tekneler dahil) ve ticari yatların büyük çoğunluğu mavi kart başlığı altında kayıtlıdır. Ancak büyük motoryatların, yolcu gemisi karakterli büyük teknelerin ve özellikle süperyatların gemi atık takip sistemine dahil olduğu söylenmelidir.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın 9 Eylül 2022 tarihli ve 2022/14 sayılı “Denizcilik Atıkları Uygulaması Hakkında Genelgesi”nin 6/2. maddesine göre, Mavi Kart Sistemine tabi gemilerin kaptanları, donatanları veya acenteleri, gemileri MKS’ye kayıt ettirmekle yükümlüdür. Mavi Kart Sisteminin kapsamı ise, Genelge’de (m. 3), gemi atık takip sistemi tanımından hareketle 150 GRT ve üstündeki petrol tankerleri ile 400 GRT ve üstündeki diğer gemiler dışında kalan, atık üretecek donanıma sahip bütün gemiler üzerinden kaleme alınmıştır. Dolayısıyla belirtilen gemiler dışında kalan özel tekneler, özel yatlar, ticari yatlar MKS kapsamındadır.

Genelgenin 6/3. maddesine göre, Mavi Kart Sistemine tabi “ticari gemiler, sportif ve gezi amaçlı kullanılan gemiler ile balıkçı gemileri”nden kişi kapasitesi (yolcu+personel) 12’den az olanlar, “seyrüsefer esnasında oluşan pis sularını ve çöplerini 15 günde az bir defa atık kabul tesisi veya atık alma gemisine vermek zorundadır. İşte denizcilerin uzun yıllardır teknede kendi aralarında, Sahil Güvenlik karşısında, Bakanlık karşısında ve hatta idare mahkemeleri ile Danıştay’da tarıştığı-mücadele verdiği hüküm budur.

Bu noktada Çevre Kanununa değinmek icap eder. Çevre Kanununun gemi kaynaklı kirliliğe dair 20/I/3 ve 4 hükümlerinde petrol türevleri (sintine, slaç, slop, akaryakıt, yağlı atık vb.) veya kirli balast tahliyesi yapan özel yatlara, bin grostona kadar olanlar için groston başına 2.291,94 TL para cezası kesileceği ifade edilmiştir. On sekiz (dâhil) grostona kadar olan yatların sebep olduğu evsel atıksuların, deterjanlı su, köpük, egzoz gazı yıkama sistemi suları vb. yıkama sularının veya katı atıkların denize boşaltılması durumunda ise, 25.419 TL para cezası verilecektir.

Çevre Kanununun 20. maddesine göre, cezalar Özel Çevre Koruma Bölgelerinde iki kat olarak uygulanır. Bu noktada denizciler açısından ülkemizde Belek Özel Çevre Koruma Bölgesi, Foça Özel Çevre Koruma Bölgesi, Datça-Bozburun Özel Çevre Koruma Bölgesi, Fethiye-Göcek Özel Çevre Koruma Bölgesi, Gökova Özel Çevre Koruma Bölgesi, Kaş-Kekova Özel Çevre Koruma Bölgesi, Köyceğiz-Dalyan Özel Çevre Koruma Bölgesi, Patara Özel Çevre Koruma Bölgesi, Karaburun-Ildır Körfezi Özel Çevre Koruma Bölgesi, Marmara Denizi ve Adalar Özel Çevre Koruma Bölgesi şeklinde özel bölgelerin mevcut olduğu hatırlatılmalıdır.

Yat kaynaklı kirlilik ve bildirim hususunda denetim açısından Çevre Bakanlığı, genelgesiyle Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı bünyesindeki liman başkanlıklarını, Sahil Güvenlik Komutanlığını, Antalya ve Mersin Büyükşehir Belediyelerini, ayrıca Türkiye Çevre Ajansını yetkilendirmiştir. İşte bu yüzden özel tekne sahipleri Sahil Güvenlik Komutanlığı unsurlarının kontrolleri ve düzenledikleri tutanaklar ile karşılaşılmaktadır.

Çevre Kanununun 12. maddesine göre, ilgililer, örneğin yat kaptanı/donatanı Bakanlığın veya denetimle yetkili diğer mercilerin isteyecekleri bilgi ve belgeleri vermek, yetkililerin yaptıracakları analiz ve ölçümlerin giderlerini karşılamak, denetim esnasında her türlü kolaylığı göstermek zorundadırlar. Kanunun 26. maddesine göre, bu yükümlülüğüne aykırı olarak yanlış ve yanıltıcı bilgi verenler, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır ve bildirim ve bilgi verme yükümlülüğünü yerine getirmeyenlere 167.045 TL idarî para cezası verilir. Bir de Türk Ceza Kanununun 181. maddesinde çevreyi kasten kirletmenin suç olarak düzenlendiğini belirtelim. O yüzden denizciler dikkat. Elbette denizlerimiz daha önemli.

Özel tekneler/yatlar açısından 15 günde bir pis su ve çöp verilmesi ile bunun tesis ya da atık alım gemisinden alınacak transfer formu ile belgelendirilmesi sayısız sorunu beraberinde getirmiştir. Özellikle sürenin kısalığı, denizcilerin çöpleri kendilerinin kıyılarda zaten konteynerlere atmak suretiyle (ücretsiz) bertaraf edilebileceği, Genelgedeki seyrüsefer ibaresinin belirsizliği, tanklara atık olsun da teslim edelim diye denizden su basımı, şeklen transfer formu satan tesisler ve daha birçoğu gündeme gelmiş, herkesin malumu olmuştur. Hatta genelgenin ilk çıktığı zaman özel yatların/teknelerin kapsamda olmadığı yönündeki görüşler ileri sürülmüş, bu görüş Bakanlık tarafından geri çevrilmiş; genelgenin iptali için idari yargıda davalar açılmış, bunlar da olumsuz sonuçlanmıştır.

Genelgenin denizciler açısından birçok sorunu beraberinde getirmesi bir yana, Sahil Güvenlik Komutanlığı tarafından tekne denetimleri sırasında düzenlenen tespit tutanağı ve idari yaptırım kararı başlığı altındaki para cezası kesme tutanağı, nihayetinde idari yargıda dava konusu edilebilir birer idari işlem türüdür. Bu bakımdan denizlerimizin korunması bir o kadar önemlidir ve fakat hukukun sınırları dahilinde hareket edilmesi de ön önemli beklentidir. Buna bağlı olarak bir teknenin bu yönde bir denetim ve ceza ile karşılaşması halinde hangi yükümlülüğün ihlal edildiği belgelerde iyi ortaya konmalı ve ilgili para cezası doğru-açık ifade edilmelidir. Bu husus basit gibi görünse de ne yazık ki Genelge’nin tartışmaya açık 15 günde bir atık verme yükümlülüğü sebebiyle birçok tutanağın iptal istemiyle idari yargıya taşınacağı ve her sezon daha çok sorun yaşanacağı da aşikardır.

Category

Tags

Comments are closed